Gitmek mi zor, kalmak mı?
Eşi Banu Akarsu ile birlikte Avustralya’ya göç eden Zerman Akarsu, deneyimlerini anlatıyor: 1994 yılına kadar Türkiye’den ayrılmak, Avustralya’ya gitmek aklımızın ucundan bile geçmemişti. Ben uluslararası bir laboratuvar cihazları firmasının Türkiye müdürlüğünü yapıyordum. Doktorluğu bırakmıştım. Eşim de prastisyen doktordu. Gelir düzeyimiz ve yaşam standardımız Türkiye şartlarına göre çok iyiydi. Göç etmeyi bize düşündüren kızımız oldu. ‘Türkiye’nin gidişatından ümidi kesince’ Avustralya fikri belirdi. 1995 yılı sonunda dünyanın en güzel şehri İstanbul’dan dünyanın bir başka güzel şehri Sydney’e geldik. Avustralya’ya 60 bin Alman Markı’yla geldik. Birçok göçmenin tersine güzel bir semtte pahalı sayılabilecek bir daire tuttuk.
İkinci el otomobil aldık. O zaman göçmenler ilk altı ay devlet yardımı almıyordu. Bu nedenle balayı dönemimizi dört ayla kesip iş aradım. Eşim Banu gelir gelmez İngilizce kursuna başlamıştı.
İş aramaya başlayınca gerçekle yüz yüze geldim. Türkiye’deki tecrübemiz, eğitimimiz, burada sayılmıyordu. Ben Türkiye’deyken genelde yabancı firmalarla çalıştığım için çok kolay iş bulurum sanıyordum.
Göçmensen ve Avustralya’da iş tecrüben yoksa iş bulmak çok zor. Bunun neden olduğu panikle, düşük maaşlı olmasına rağmen bir Türk tanıdığın yardımıyla bir ilaç / tıbbi cihaz firmasına başvurdum. Neredeyse asgari ücretle satış ve pazarlama müdürü olarak işe başladım. Ve hiç aklıma bile gelmeyen bir sorun ortaya çıktı: İsmim. Patron “müşterilere telefonda ismini anlatana kadar canın çıkar” diyerek 36 yıllık ismimi Simon’a çevirdi.
Bir yanıt bırakın